-
Kur’an’da Dua’nın Anlam Alanı
De-a-ve kök harflerinden türeyen dua kelimesinin lugat anlamları arasında çağırmak, seslenmek, yalvarıp-yakarmak, sığınmak, ilgi kurmak en çok kullanılanlarıdır. Dua fiilinin ardından bir isim gelmesi zaruridir. Çünkü muhatabın belli olması gerekir. Duanın eş anlamlılarından “nida” kelimesinin ardından bir muhatap ismin gelmesi ise zorunlu değildir.
Terim olarak dua, kuldan Allah’a doğru yapılan çağrı demektir. Dua, kulun kendi varlığının bilincinde olarak acizliğinin idrakine varıp Yaratıcı’ya sığınmasıdır. Sadece zorda kaldığında, sıkıntıya uğradığında değil, tüm hayatı boyunca Rabbi ile münasebeti kesmemektir. Bir başka deyişle daimi zikrullah’tır dua; sürekli Allah’ı anmak, O’ndan gafil bir saniye bile geçirmemektir.
Dua terim anlamında insandan Allah’a doğru –aşağıdan yukarıya doğru- yapılırken, bunun icabeti iki şekilde olur: Nübüvvet vahyi; inayet vahyi. Nübüvvet vahyi yukarıdan aşağıya doğru –Allah’tan insana doğru- gerçekleşir ve sadece peygamberlere indirilir. İnayet vahyi ise Allah’ın salih kullarına zor zamanlarında imdad diledikleri dualarına bir karşılık olarak gelir ve yine yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşir.
Sözlük ve Terim Anlamı
Sözlükte; “çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile O’nun lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan etmesini; üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini; günah, hata ve kusurlarını bağışlamasını dilemesi; yalvarıp yakarması ve O’na hâlini arz edip niyazda bulunması demektir. (bk. Rağıb ve İbn Manzûr, d.’a.v. maddesi) Dua kavramı; “saygı” ve “Allah’ı anma” (ta’zîm ve zikir) ile “çağrı” ve “istekte bulunma” (nidâ ve istiâne) anlamları- nı birlikte içerir. Dua; sınırlı, sonlu ve aciz olan insanın bütün benliğiyle sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan yüce Allah’a yönelip O’ndan istek ve dilekte bulunması, O’nunla arasında bir köprü ve diyalog kurmasıdır. Dua eden insan; bütün zayıflığı, acizliği ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah’ın sonsuz kudretinin ve yüceliğinin, isteklerini ancak O’nun lütfu ve yardımıyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle yapılan dua; insanın Yaratan’ına olan inancının, güveninin ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir. İşte bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.s.);
ء م َن ّ الد هِ ِ ٰ ّ ى الل ٰ َ ْكَرَم َ عل ْ ٌء أ َ ْي َس َ شي ل
“Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur” buyurmuştur. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 870; Ahmed, II, 362; Tirmizî, De’avât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)
a) Âdem (a.s.) ve Eşi Havvâ’nın Duası
Âdem (a.s.) ve eşi, cennette kendilerine yasaklanan ağacın meyvesinden yedikten sonra cennetten yeryüzüne indirilince şöyle dua etmişlerdir:
َين ْ َخ ِ اسر م َن ال ِ َ َ َن ُك َون ّن َ َن َ ا وَتْر َح ْم َنا ل َ ْم َ تْغ ِفْر ل ْن ل ِ ْنُف َسَن َ ا وإ َ َ ْم َنا أ َ َن َ ا ظل َر
Okunuşu: “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve il-lem teğ- fir lenâ ve terhamnâ le-nekûnenne minel-hâsirîn.”
Anlamı: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!” (A’râf, 7/23)
Bu duayı Âdem ve eşi, cennette kendilerine yasak edilen ağacın meyvesinden şeytana uyarak yedikten sonra yapmışlardır. (A’râf, 7/19-22; Bakara, 2/35-36)
“Âdem (vahiy yoluyla) Rabbi’nden birtakım kelimeler aldı, (bu kelimelerle amel edip Rabb’ine tövbe etti ve affı için yalvardı. Allah da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır.” (Bakara, 2/37)
Yüce Allah, Âdem (a.s.) ve eşinin dualarını kabul etmiş ve onları affetmiştir. İnsanların atası Âdem ve Havva’nın tövbe ve duası, nesli için örnek olmuştur. Bu duada yüce Allah, mü’minlere; insanın hata edebileceğini, yasak bir fiili işlediği zaman kendi nefsine zarar vermiş olacağını, bu durumda günahtan derhal tövbe edip affedilmesi için yalvarması gerektiğini, böyle yaparsa ba-ğışlayacağını bildirmektedir.
b) Nuh (a.s.)’ın Duası
Nuh (a.s.), kendisine iman etmeyen oğlu suda boğulunca (Hûd, 11/43); “Rabbim! Şüphesiz ki oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette haktır, Sen hâkimler hâkimisin” diye Rabbine seslenmiş, bunun üzerine yüce Allah, “Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir, onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. O hâlde hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim” (Hûd, 11/45-46) buyurmuştur.
Bu uyarı sonunda Nuh (a.s.), Allah’a şöyle dua etmiş- tir: َ
َ تْغ ِفْر ۪ لي ِ ّال م َ وإ ٌ ْ عل ل ِي ب۪ه ِ َ ْي َس ِ ما ل َ َك َ ل َ َ ْسأ َ ْن أ ُع ُوذ ِ ب َك أ َ ِ ِّني أ َر ِّب إ ِ َين ْ َخ ِ اسر م َن ال َ ُك ْن ِ َوَتْر َح ْم ِني أ
Okunuşu: “Rabbi innî e’ûzü bike en es’eleke mâ leyse lî bihî ’ılm. Ve illâ teğfirlî ve terhamnî eküm-minelhâsirîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bilmediğim şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer Sen, beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen ben hüsrana düşenlerden olurum!” (Hûd, 11/47) Nuh (a.s.)’ın bu duasından, Allah’tan bir istekte bulunurken dikkat edilmesi gerektiğini, dînen uygun olmayan, Allah’ın razı olmayacağı şeyleri istemenin doğru olmadı- ğını, bunun cahillik olduğunu, böyle bir istek için de af dilenmesi gerektiğini öğreniyoruz.
Kur’ân’da Nuh (a.s.)’ın şu duaları da zikredilmiştir:
ُب ِون َ ر ِّب َ ْ ان ُصْرِن ِي بَم َ ا ك ّذ “Rabbinsurnî bimâ kezzebûn.” “Ey Rabbim! (Kavmimin) beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” (Mü’minûn, 23/26) ْ
ُمْؤِم َن ِ ات ْ ُمْؤِم ِن َني َ وال مْؤِم ًن َ ا وِلل ُ َ ل َي وِلَو ِالَد ّيَ َ وِل َم ْن َ د َخَل َ بْي ِتي َر ِّب ْ اغ ِفْر ِ اَ َ تَب ًارا ّل ِ َ ِالِم َني إ ِ ِد ّ الظ َواَل َ تز
Okunuşu: “Rabbiğfirlî veli-vâlideyye ve limen dehale beytiye mü’minen ve lil-mü’minîne vel-mü’minâti ve lâ tezidiz-zâlimîne illâ tebârâ.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mü’min olarak evime girene ve bütün mü’min erkek ve mü’min kadınlara mağfiret eyle. Zalimlerin de sadece helâkini artır.” (Nûh, 71/28) Nuh (a.s.), İslâm düşmanlarına karşı Allah’ın yardım etmesini; kendisinin, anne-babasının ve bütün mü’minlerin bağışlanmasını istemekte, zalimlere de beddua etmektedir. Dolayısıyla biz, bu dua örneklerinden; kendimiz için dua ettiğimiz gibi yakınlarımız ve mü’minler için de dua etmemizi, insanlara zulmedenlere beddua edebileceğimizi öğreniyoruz.
c) Lût (a.s.)’ın Duası
Lût kavmi, âlemde kendilerinden önce kimsenin yapmadığı ahlâksızlığa (homoseksüelliğe) düştüler. (A’râf, 7/80- 81) Lût peygamberin (a.s.) ikazına rağmen bu çirkin işlerinden vazgeçmediler, üstelik Peygamberi de yalanladılar.
Kavminin bu tutumuna karşı Lût (a.s.) Allah’a şöyle dua etmiştir: َ ْهِل ِي م ّمَ َ ا يْع َمُل َون َر ِّب َ ن ِّجِن َي وأ
Okunuşu: “Rabbi! Neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûn.” Anlamı: “Rabbim! Beni ve âilemi bunların yaptıklarından kurtar!” (Şu’arâ, 26/169). ْ ُم ْف ِس ِد َين ِ ال ْ َقْوم َى ال َر ِّب ْ ان ُصْرِن َي عل
Okunuşu: “Rabbi’nsurnî ‘alel-kavmil-müfsidîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bozguncu / ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana yardım et.” (Ankebût, 29/30) Lût (a.s.), Allah’ın emir ve yasaklarını kavmine tebliğ etmiş, ahlâksızlığa saplanan kavmini bu bataklıktan kurtarmaya çalışmıştır. Ancak kavmi edepsizlikte ısrar edince, aynı toplumda yaşayan ailesini, mü’minleri ve kendisini bu kötülüklerden korumasını, kavminin azgınlıklarına ve zulümlerine karşı yardım etmesini yüce Allah’tan istemiş- tir. Biz, bu duadan kötü ahlâktan, haramlardan ve kötü davranışlı insanların kötülük, ahlâksızlık ve zararlarından korunmamız ve bu konuda Allah’tan yardım istememiz gerektiğini anlıyoruz.
ç) İbrahim (a.s.)’in Duası
Azim sahibi peygamberlerden biri olan Hz. İbrahim (a.s.); tanrı diye putlara tapan kavmini tevhide/Allah’ın bir tek ilâh olduğu inancına çağırmış, putperestlikle mücadele etmiştir. Bu mücadele sürecinde putperest hükümdar Nemrut tarafından ateşe atılmış, ancak ilâhî lütfa mazhar olmuş, ateş onu yakmamış, güllük gülüstanlık olmuştur. İşte bu ulu Peygamberin Kur’ân’da bize örnek olacak duaları zikredilmiştir. İbrahim Peygamberin beş ayrı duası şöyledir:
ْ ِح ْق ِن ِي ب ّ الصَ ِال ِح َني ل َ ل ُي ح ْك ًم َ ا وأ َر ِّب َ ه ْب ِ Okunuşu: “Rabbi! Heblî hukmevve elhıknî bissâlihîn.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Bana hikmet ver ve beni sâlihler arasına dâhil et.” (Şu’arâ, 26/83)
ل ِي م َن ّ الصَ ِال ِح َني َ ر ِّب َ ه ْب ِ “Rabbi! Heblî mines-sâlihîn.” “Ey Rabbim! Bana sâlihlerden (bir oğul) ihsan et!” (Sâffât, 37/100)
دَع َاء َ ْل ُ َ َن َ ا وَتَق ّب َ ِت َي رّب ِ ّي ْ ِن ُي م ِق َيم ّ الصَ َالِة َ وِم ْن ُ ذّر َر ِّب ْ اجَعل
Okunuşu: “Rabbic’alnî mükîmes-salâti ve min zürriyyetî Rabbenâ ve tekabbel du’âe.”
Anlamı: “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (İbrahim, 14/40)
ب ْ ُمْؤِم ِن َني َ يْوَم َ يُق ُوم ال ل َي وِلَو ِالَد ّيَ َ وِلل َ َن ْ ا اغ ِفْر ِ َرّب
Okunuşu: “Rabbene’ğfirlî veli-vâlideyye ve lilmü’- minîne yevme yegûmül-hısâb.”
Anlamı: “Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde beni, ana-babamı ve mü’minleri bağışla!” (İbrahim, 14/41) İbrahim (a.s.), oğlu İsmail (a.s.) ile Kâbe’yi inşa edince şöyle dua etmişlerdir: َ َك ِ ل ْ َن ُ ا م ْسِل َمينْ َ َن َ ا و ْ اجَعل ْ َعِل ُيم َ رّب ْن َت ّ السَ ِم ُيع ال َ َ َك أ ِ ّن َا إ م ّن َ ْل ِ َ َن َ ا تَق ّب َرّب ْن َت َ َ َك أ ِ ّن َ ْي َنا إ ِ َن َ ا م َن ِ اس َك َن َ ا وُت ْب َ عل َر َ َك َ وأ م ْسِل َمًة ل َ ًة ُ ّم ُ َ ِت َنا أ ِ ّي َوِم ْن ُ ذّر َ ِح ُيم َ ُ اب ّ الر َ ّو ّ الت
Okunuşu: “Rabbenâ tekabbel minnâ inneke entessemî’ul-‘alîm. Rabbenâ vec’alnâ müslimeyni leke ve min zürriyyetinâ ümmetem müslimetelleke ve erinâ menâ- sikenâ ve tüb ‘aleynâ inneke entet-tevvâbürrahîm.”
Anlamı: “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur, hiç şüphesiz Sen işitensin, bilensin. Ey bizim Rabbimiz! Hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tövbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 2/128) İbrahim peygamberin dualarında Allah’tan şunlar istenmiştir:
- Hikmet,
- Salihler arasında olma,
- Salih / Müslüman evlat,
- İbadetlerinin kabul edilmesi,
- Dualarının kabul edilmesi,
- Neslinin Müslüman olması,
- İman ve İslâm’da sebat,
- Tövbesinin kabul edilmesi,
- Affedilmesi.
İbrahim peygamber, kendisi için dua ettiği gibi, annebabası, nesli ve bütün mü’minler için de dua etmiş, kendisi gibi onların mü’min olmalarını, imanda sebat etmelerini ve ahirette bağışlanmalarını istemiştir. Bu dualar Kur’ân’da zikredilmek suretiyle biz mü’minlere yol gösterilmiş, nasıl dua edeceğimiz, duada neler isteyeceğimiz öğretilmiştir
Kaynaklar: dua.diyanet.gov.tr
www.kurannesli.info