Kitap Tanıtımı
Radyo Tiyatrosu
Eser Üzerine Çalışmalar
KİTAP ÖZETİ
Palto, Gogol’ün kendi hayatıyla özdeşik ve gerçek hayatın mizahi üslupla bezendiği bir hikayedir. Sıradan insanların çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlikler ve çektikleri acılar ele alınır.
Bir memurun anlatıldığı, mekan olarak ev ve memuriyet binası etrafında geçen, sakin ve durağan bir hayata sahipken, yazarın; ” ..İşinden ve yılda dörtyüz rublelik gelirinden gayet memnun olan adamın bu huzurlu varlığı böyle sürüp gidiyordu. O talihsiz olaylardan biri başına gelmeseydi...” şeklinde bize, bu düzenin değişeceğini hissettirdiği andan sonra sıradan hayatı, hikayeninde ismini veren “Palto” ile birlikte talihsiz bir değişime uğrayacaktır.
Kahramanımızın adı Akaki Akakiyeviç’tir. Yazar, bize isim verileceği günü anlatırken; “Vaftiz edilirken sanki günün birinde “daimi onursal danışman” olacağını önceden hissetmiş gibi yüzünü buruşturmuş, ağlayıp sızlamıştır.” der.
Akaki; bir memuriyet dairesinde “onursal danışman” olarak çalışan; işinde, etrafındaki gevşekliğe göre sıkı diyebileceğimiz bir titizlikte olan ama bundan zevk duyan, işini, ufak ve kendine yeten hayatını seven biridir. Bir ara bu titizliğinden dolayı onu kendi işleri dışında pekçok işi de barındıran, dairede farklı bir konuma getirme teklifi yapılmıştır. İlk günden işin yoğunluğu altında ezilen Akaki, eski işine dönmek istemiş ve adeta yalvarmıştır. Yazara göre bildiği düzeni değiştirmekten korkmuştur. Yazarın anlatımına göre aslında toplumda silik bir tiptir. Hiç bir önemli olay yaşamamış ve şahit olmamış, tek düze bir seyirde gününü geçirmenin ve iş evraklarını düzenlice temize çekmenin huzuru içinde yaşamaktadır. Fiziksel açıdan dikkat çekmeyen biridir. Giyimine önem vermez. Ve yazarımız giyim konusunda ki özensizliğine de dikkat çekmek ister gibi, Rusya’nın dondurucu soğuklarını betimlemeleriyle bize aktarır. Akaki, dondurucu soğukta kendisini koruyamazken, eski ve yamalı paltosu içinde üşürken, bize de bunu hissettirmektedir.
Hava şartları gittikçe kötüleşmektedir. Birgün iş dönüşü soğuk hava vücuduna inanılmaz bir acı vermiştir. Eve gelince paltosuna ilk defa gelişi güzel bakmış ve pekçok yamayla beraber dikilmesi gereken yırtıklar olduğunu görmüştür. Palto’yu terzi Petroviç’e götürmeye karar verir. Terzi böyle bir paltonun artık yamayacak bir tarafı kalmadığını ve yeni bir palto alması gerektiğini söyleyince Akaki’nin dünyası başına yıkılır. Değişikliği seven biri değildir ki şu da vardır; memur maaşıyla yeni bir palto yaptırmak ona pahalıya patlayacaktır. Öyle de olur. Ama başka çaresi kalmayınca yıl sonu yapılan iki kat ikramiye ile eskisine nazaran gösterişli ve sıcak tutan bir paltoya sahip olur.
Akaki bilseydi ki bu gözünden sakındığı yeni palto hayatına mâl olacaktı…
Memuriyet dairesine gittiğinde arkadaşları onu sevinçle karşılar çünkü Akaki’nin senelerdir yaptığı tek değişiklik bu olmuştur. Onunla sürekli alay eden arkadaşları onu tebrik edeceklerdir. Akaki, bu davranışlardan sonra biraz değişir daha bir kendine güveni gelir ve etrafını biraz daha görmeye başlar. Yazar, bu konu da bize Akaki’nin 5-6 ayı bulan paltosunu beklerken şunu der; “Akaki’nin artık yaşamak için bir amacı olmuştur. Birşey için çaba vermeye başlamış, mücadele etmiş ve kavuşmayı ilk defa hırsla istemiştir.” Bir bakıma bize hayatta bir uğraşı olan kişilerin yaşama tutunma amacı elde ettiklerini ve bir nevi varolduklarını gösterme şeklininde bu olduğunu, öğüt niteliğinde tekrar hatırlatır. Gogol’un eserlerindeki sevdiğim tarafta budur; öğüt veren, doğrucu ve farkettiren bir dili vardır.
Yeni palto şerefine daire müdürü evinde küçük bir kutlama düzenler. Akşama doğru Akaki eve varır. Bu varış sırasında yazar toplumda ki zengin-fakir tabakasının mekana ve insanların kıyafetlerine yansıyışını bize aktarır. Güzel bir gecenin ardından uyku vaktinin geçtiğini farkeden Akaki, kimseye farkettirmeden oradan uzaklaşır. Saat epey geçtir ve zorlamalarıyla biraz alkol almıştır. Karanlıkta yürürken yolunu kaybeden Akaki, iki koca elin paltosu üzerinde hakimiyet kurduğunu hisseder ve endişe ile telaşa sebep olan günleri başlar. iki haydut paltosunu çalmıştır. Mahalle müfettişine başvurur. Oradan bir sonuç alamayınca arkadaşının tavsiyesiyle hikayede “mühim şahsiyet” olarak bahsedilen kişi, altında çalışanları olan bir bölge amiri(vali)ydi. Sert görünümlü, heybetli, ses tonu insanı sarsıcı, karşısındakinin kendisi karşısında korktuğunu ve yenilmiş görünmesini seven, gösteriş meraklısı biriydi, olarak tarif edilen mühim şahsiyetin adından söz edilmez ve dostları ve kendi denkleriyle olduğunda sürekli gülen ve samimi biri olduğundan da bahsedilecektir.
Bu mühim şahsiyetin odasına zor şartlardan sonra kabul edilen Akaki, odada gördüğü tavırlar sonucunda adeta afallayarak oradan ayrılır. Ne diyeceğini, ne hissedeceğini dahi bilemez. Dışarının soğuğunu hissetmemektedir. Hayatında ilk defa (ki amirlerinden bile bu tepkiyi almamıştır.) hele ki tanımadığı birinden bu derece aşağılayıcı bir tavır görmüştür. Akaki, o günden sonra kendini toparlayamaz. Vücuduna işleyen soğuğunda etkisiyle, yatağa düşer ve doktor muayenesinde yaşama ihtimali olmadığını söyler ve Akaki birkaç güne ölür.
Akaki ölmüştür. Ardında bıraktığı kimse yoktur. Kiracısı olduğu daire sahibi kadından başka kimsenin de haberi olmamıştır. Sonraları duyulmuştur, varlığı ile yokluğu bilinmeden, kıt kanaat geçinen bu adamın, yaşadığı evinden arta kalan birşey de olmamıştır.
Hikaye bitti, gibi gelirken yazar eser içinde yaptığı ara bölmelerden birini yapar ve hayır daha öykümüz bitmedi, der. Akakinin adı yaşarken bilinmez ama ölümü ses getirmiştir. Söylenenlere göre, her gece köprünün orada bekleyen ve gelip geçen her türlü insanın paltosunu alan bir hayalet varmış. Bu da Akaki’nin hayaletiymiş. Tam bu olaylar olurken “mühim şahsiyet” yaptığı tavrı düşünür ve kendini kötü hisseder, evine bir adam yollatır ki adam eli boş dönecek ve Akaki’nin öldüğünü söyleyecektir. Mutsuzluk hisseden mühim şahıs, kendine gelebilmek ve neşelenebilmek için bir arkadaşının yanına gider. Hoş sohbetle geçen bir gecenin ardından, atlı bir arabayla eve dönerken mühim şahıs köprünün orada sıcacık kürklü mantosu içine gömülmüş ve mesutken birinin paltosunu aldığını hisseder ve bu Akakidir. Bu da onu fark eder. Akaki; ona paltonu istiyorum, zor durumda beni umursamadın şimdi bana paltonu ver, der. Bu olayın ardından Akakinin ruhunun bir daha görünmediği söylenir. Ruhu birazda olsa huzura ermiştir. Ve mühim şahsiyette artık kendi çalışanlarına daha nazik olmaya başlamıştır. Sona yaklaşırken hala Akaki’nin hayaletinin civar köylerde arada göründüğü yazar ve hikaye son bulur.
Bol hayat deneyimi barındıran ve gerçekçi bir öykü ile Gogol, bizim insani damarlarımızı kımıldatmaya çalışmış, devlet dairelerinde, memurluk görevinde hakkıyla ve namusluca çalışmanın aslında zorluğundan bahsederken; eserin başında “ismini dahi vermeye lüzum görmüyorum,” diyerek bir memuriyet dairesi, diyerek geçiştirdiği, belki kendi de memur olduğu için olup biteni bilen biri olarak eğip bükmeden biraz mizahi biraz hicivli biraz acıklı biraz ironili üslupla düşünülesi olan ve Dosteyevski’nin “Hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık” diyeceği bir eser bırakmıştır..
Ek Bİlgi : Bu yapıtı, dönemin Çarlık Rusyası’nda büyük tepki alır ve Gogol Rus insanını aşağılamakla suçlanır.
Gogol hikâyeyi bir toplantıda anlatılan bir olaydan esinlenerek yazmıştır. Anlatılan olay av meraklısı sıradan bir memurun yıllarca para biriktirerek aldığı tüfeğini dereye düşürmesi ve sonrasında girdiği bunalımla ilgilidir. Bu bunalımdan ancak arkadaşlarının aldığı yeni bir tüfekle kurtulmuştur.